Mehmet Yaşar BAHÇİVAN

Küresel Ticaret Blokları Arasında Türkiye

AB, BRICS+ ve RCEP Stratejileri

Türkiye’nin BRICS+, RCEP ve Avrupa Stratejisi: Küresel Ticaretin Yeni Dengeleri

Türkiye, küresel ticaretteki değişen dengeleri gözeterek, kendine çok yönlü bir strateji geliştirmeye çalışıyor. Bu doğrultuda, Türkiye’nin BRICS+ üyeliği için yaptığı başvuru, büyük bir adım olarak öne çıkıyor. Aynı zamanda Asya-Pasifik’teki RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) ve Türkiye’nin en büyük ticaret partnerlerinden biri olan Avrupa Birliği ile ilişkiler, Türkiye’nin dış ticaret stratejisinin önemli bileşenleri arasında yer alıyor. Peki Türkiye’nin BRICS+ üyeliği ne anlama geliyor ve bu, RCEP ile Avrupa Birliği (AB) karşısında nasıl bir konumlandırma sağlıyor?

BRICS+: Türkiye’nin Doğu’ya Açılan Yeni Kapısı

BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), 2009 yılında gelişmekte olan ülkeler arasındaki ekonomik iş birliğini güçlendirme amacıyla kurulan bir platformdur. 2023’te Mısır, Suudi Arabistan, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin katılımıyla BRICS+ daha geniş bir coğrafi kapsama ulaştı ve Türkiye de bu yapıya üyelik başvurusunda bulundu. Türkiye’nin bu başvurusu, yalnızca ekonomik ilişkileri değil, aynı zamanda küresel jeopolitik dengelerde de etkin bir rol üstlenme isteğini yansıtıyor.

BRICS+ ticaret, kalkınma projeleri, enerji ve altyapı yatırımları gibi pek çok alanda önemli fırsatlar sunuyor. Türkiye’nin bu yapıya katılması, özellikle gelişmekte olan ülkelerle yatırım ve iş birliği imkanlarını genişletebilir. Hali hazırda Türkiye’nin en büyük ticaret partnerlerinden olan Rusya ve Çin’in de BRICS+ üyesi olması, Türkiye’nin bu pazarlardaki varlığını daha da sağlamlaştırma fırsatı verebilir. Rusya, enerji alanında Türkiye için büyük bir tedarikçi konumunda, Çin ise Türkiye’nin dış ticaretinde hacmi giderek büyüyen bir ortak. 2023 yılı TİM verilerine göre Türkiye’nin BRICS+ ülkelerine ihracatı 35,5 milyar dolar, ithalatı ise 124,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu, Türkiye’nin BRICS+ ülkeleri ile ticaretinde ciddi bir dengesizlik olduğunu ve ithalatın ihracatı büyük ölçüde aştığını ortaya koymaktadır. Ancak BRICS+ üyeliği, bu ticari ilişkilerin daha da derinleşmesine olanak sağlayabilir ve ticaretin kolaylaştırılması ile ortak projeler için yeni finansman kaynakları oluşturulabilir.

Ancak bu fırsatların yanında, bazı riskler de söz konusu olabilir. Türkiye’nin BRICS+ üyeliği Batı ile olan ilişkilerinde denge sorunları yaratabilir. Özellikle AB ve ABD ile ticari ve politik bağlarımızı göz önüne aldığımızda, Batı’dan gelebilecek eleştiriler ve yaptırımlar olasılığı dikkatle yönetilmelidir. Ayrıca, Rusya ve Çin’in baskın rol oynadığı BRICS+ içinde, Türkiye’nin çıkarlarını koruyabilmesi için güçlü bir diplomasi yürütmesi gerekecek. Çin’in ekonomik gücünün BRICS+ içinde daha da baskın hale gelmesi, Türkiye’nin bölgesel ticarette rekabet avantajını zayıflatma riski taşıyabilir. Dolayısıyla, Türkiye’nin BRICS+ üyeliği stratejik fırsatlar sunduğu kadar, dikkatli bir diplomatik ve ekonomik denge yönetimini de gerektirecektir.

RCEP: Asya-Pasifik’teki Büyük Ticaret Bloğu

RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık), Çin, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda ve ASEAN ülkelerini kapsayan en büyük ticaret bloklarından biridir. Türkiye’nin RCEP’e üyelik başvurusu olmamakla birlikte, bu bloğa üye ülkelerle olan ticaret hacmi oldukça büyük. TİM’in 2020 yılı verilerine göre, Türkiye’nin RCEP ülkelerine ihracatı 6,4 milyar dolar iken, ithalatı 37,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılı verilerine göre ihracatımız 8,7 milyar dolar seviyesinde iken ithalatımız 73,3 milyar dolara ulaştı.

Bu veriler, Türkiye’nin RCEP ülkeleriyle olan ticaretinde de ciddi bir dengesizlik yaşadığını ve ithalatın hızla arttığını ortaya koyuyor. Bu ticaret açığının başlıca sebepleri arasında, Türkiye’nin RCEP ülkeleriyle rekabet gücünün düşük olması ve Çin gibi büyük ekonomilerin Türkiye pazarında büyük bir hakimiyet kurması yer alıyor. Özellikle teknoloji ve yüksek katma değerli ürünler açısından Türkiye, bu pazarlara ihracat yapma kapasitesini sınırlı tutuyor. İthalatın ihracata oranla çok daha yüksek olması, Türkiye’nin bölgedeki ticari pozisyonunu zayıflatıyor ve ticaret dengesizliği giderek derinleşiyor.

Bu dengesizliği azaltmak adına Türkiye, RCEP üyesi ülkelerle olan Serbest Ticaret Anlaşmalarını (STA) güçlendirmeli ve özellikle yüksek katma değerli ürün ihracatını artıracak stratejiler geliştirmelidir. Ayrıca, bu bölgede yeni ikili ticaret anlaşmaları yaparak, ticaret engellerini azaltmak ve ihracat hacmini artırmak için yeni fırsatlar yaratılmalıdır. Türkiye’nin Asya-Pasifik pazarındaki rekabet gücünü artırması, dış ticaret açığını dengelemek için kritik öneme sahiptir.

Avrupa Birliği: Türkiye’nin Geleneksel ve Stratejik Ticaret Ortağı

Türkiye’nin en büyük ve en uzun süreli ticaret ortağı olan Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin dış ticaretinde merkezi bir rol oynamaktadır. 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması sayesinde, Türkiye AB ile serbest ticaret yapma avantajına sahip olmuş ve bu durum iki taraf arasındaki ticareti güçlendirmiştir. 2023 yılı verilerine göre, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve diğer Avrupa ülkelerine toplam ihracatı 143,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Aynı dönemde Türkiye’nin AB ve Avrupa’dan yaptığı ithalat ise 184,3 milyar dolar olarak kaydedilmiştir. Bu veriler, Türkiye’nin dış ticaretinde Avrupa’nın ne kadar önemli bir rol oynadığını ve ticaret hacminin büyüklüğünü göstermektedir.

Son yıllarda, Türkiye ve AB arasındaki siyasi gerilimler, Gümrük Birliği’nin modernizasyon sürecini yavaşlatmış ve ticaret ilişkilerinde zaman zaman belirsizlikler yaratmıştır. Türkiye, Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ihtiyaç duyarken, aynı zamanda ekonomik stratejisini çeşitlendirme çabalarıyla BRICS+ gibi Batı dışındaki alternatif ticaret bloklarına yönelmeyi hedeflemektedir. BRICS+ gibi iş birliklerine katılım, Türkiye için AB ile ticaret ilişkilerini dengeleme ve küresel ticaret ağını genişletme yolunda stratejik bir fırsat sunabilir. Bu bağlamda, Türkiye’nin AB ile güçlü ticari bağlarını koruması ve geliştirmesi kritik öneme sahiptir, ancak aynı zamanda ticaret politikalarında çeşitliliği artırmak da dış ticaret açığını dengelemek için önemli bir adım olacaktır.

BRICS+, RCEP ve AB: Türkiye’nin Çok Yönlü Ticaret Stratejisi

•   BRICS+, Türkiye’ye özellikle enerji, altyapı ve kalkınma projelerinde stratejik fırsatlar sunarak, Doğu ile daha güçlü bir ekonomik bağ kurmasına olanak sağlayabilir.
•   RCEP, Türkiye’nin doğrudan parçası olmadığı bir yapı olmasına rağmen, Asya-Pasifik’teki büyüyen pazarlarla olan ticaret bağlarını güçlendirme fırsatı sunar.
•   Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olarak, Türkiye’nin küresel ticaret stratejisinde her zaman merkezi bir role sahip olacaktır. Ancak, Türkiye’nin Batı dışı alternatif iş birliklerini geliştirerek çok yönlü bir politika izleme isteği, AB ile olan ilişkilerini dengeleyecek bir unsurdur.

Sonuç: Türkiye’nin Stratejik Hamlesi

Türkiye, Avrupa Birliği ile uzun yıllara dayanan güçlü ticari ilişkilerini sürdürürken, küresel ekonomide artan çeşitlilik ve belirsizlikler karşısında BRICS+ gibi yeni iş birliklerine yönelme eğilimindedir. İhracat verileri, Türkiye’nin AB ile olan ticaretinde hala büyük bir denge olduğunu ortaya koysa da Türkiye’nin gelecekteki büyümesi ve ticaret dengesini sağlamak için alternatif pazarlara yönelmesi stratejik bir adım olacaktır. Bu bağlamda, Türkiye’nin hem geleneksel Batı pazarlarıyla ticari ilişkilerini koruması hem de BRICS+ gibi Doğu merkezli alternatif ekonomik bloklarla iş birliğini derinleştirmesi, uzun vadede daha dengeli bir ekonomik büyüme ve küresel arenada daha etkin bir rol oynamasını sağlayabilir.

Scroll to Top